İstanbul
25 Nisan, 2025, Cuma
  • DOLAR
    38.32
  • EURO
    43.77
  • ALTIN
    4105.0
  • BIST
    9.358
  • BTC
    92349.288$

BOYKOT NE İŞE YARADI?

04 Nisan 2025, Cuma 12:43

Başarısız olan bir boykotun ardından teneke çalmak kolaydır, diyerek yazdıklarımı dikkate almazlık yapmayın, lütfen.

Ben bilerek bu yazıyı boykot sonrasına bıraktım.

Boykot bir tepki yöntemidir.

Dolayısıyla, kendisi tek başına olumlu veya olumsuz bir içeriğe sahip olamaz.

Boykotu kimin, niçin, kime karşı, ne zaman, nerede, nasıl ve hangi amaçla ilan ettiği boykotun muhteviyatını ve dolayısıyla ideolojik etkisini belirler.

Dolayısıyla, Nefes gazetesinin yaptığı açık çarpıtmayı olumlamak mümkün değildir.

Nefes gazetesi, açıkça kıyasladığı iki boykotun farklı niteliklerini bilerek isteyerek göz ardı etmektedir.

İsrail ürünlerine karşı yapılan boykot ile geçen hafta çağrısı yapılan boykotun hiçbir noktada benzeşik yanı bulunmamaktadır.

Hatta, daha ileri giderek, Nefes gazetesi aslında İsrail ürünlerine karşı yapılan boykot çağrısı hakkında da bu yöntemle olumsuz imaj oluşturuyor, diyebiliriz.

Tabii, trajik olarak, o boykota katılmayan bir kesime hitap ettiklerini de acıyla hatırlayarak...

Şimdi, gelelim en son boykot çağrısına.

HANGİ ŞİRKET İKTİDAR KARŞITI OLABİLİR?

CHP lideri Özgür Özel kimi markaları ve mekanları “iktidar yandaşı” oldukları gerekçesiyle boykot ettiklerini, bu amaçla bir internet sitesi kurduklarını belirterek, bazı ürünler ve markaların isimlerini verdi.

İlerleyen saatler ve günlerde ise, bunlardan bazılarına boykotu geri çektiklerini açıkladı.

Tek başına bu durum dahi, koskoca ana muhalefet partisi liderinin bu kadar önemli ve kimi şirketlerin belki de kaderini etkileyecek bir konuda ne kadar ciddiyetsiz yaklaşım içerisinde olduğunu anlamak için yeterlidir.

Ancak, devam edelim.

CHP lideri ve çevresinden çeşitli yazar, müzisyen, oyunculara vb aydınların da boykot edilmesi çağrısı geldi!

Konserlerine gitmeyin, sözleşmeleri iptal edin, kitaplarını almayın, oyunlarını/dizilerini/filmlerini izlemeyin” çağrısı yapıldı.

Bu açıkça, kültürel alana pimi çekilmiş bomba bırakmak demekti.

Bizim mahallenin/aşiretin elemanları ile öteki/düşman mahallenin elemanlarına bölünecekti kültürel hayatımız!

Daha dün, “Nâzım Hikmet sadece komünist değildir, iyi bir şairdir” diyenler, şimdi yazarlarımızı, müzisyenlerimizi, oyuncularımızı, aydınlarımızı siyasi kanaatine göre linç etmemizi istiyordu!

Ne yazık ki, kendisini solda ve sosyalist olarak tanımlayan hiçbir partiden, boykot çağrısına itiraz ve eleştiri gelmedi.

Kimi sözüm ona sosyalist aydınlar ise, sosyal medyada kelimenin tam anlamıyla “boykot goygoyculuğu” yaptılar.

Hani, bu aymazların verdiği fotoğrafa bakan birisi, “bu boykotla hükümet devrilecek ve devrimci bir yönetim başa geçecek” izlenimine kapılabilirdi!

Tamam, sosyalistlerin çıtayı düşürdüklerini ve “Erdoğan gitsin de, kim gelirse gelsin” seviyesinde siyaset yaptıklarını biliyoruz ve unutmadık!

İşte bu yazıyı sonraya bırakmamızın asıl nedeni de buydu.

Kendilerine sosyalist sıfatını takan sözüm ona aydınların CHP’nin içerisinde dahi geleceğine kimsenin bahse giremediği bir kişinin ardına takılacak kadar kişiliksizleşmiş, politikasızlaşmış ve marjinalleşmiş olmaları!

BOYKOT NE İÇİN YAPILIR?

Evet, toplumda sınıflar vardır.

Sosyalistler de, üretimden gelen güçleri nedeniyle, toplumsam dönüşümün temel sosyal grubun işçiler (emekçiler) olduğu gerçeğinden hareketle siyaset yaparlar.

Yani, klasik siyaset “zenginler kulübü” faaliyeti ise, sosyalistler de işçi sınıfına ve emekçilere dayanarak siyaset yaparlar.

O halde, sosyalist bir partinin temel sorusunun, her eylem ve üretilen politikanın işçilere ne fayda sağlayacağı olmalıdır, değil mi?

Sahiplerinin varsa, ideolojik kanaatlerinden, etnik veya inançsal mensubiyetlerinden ve parti üyeliklerinden bağımsız olarak “tüm şirketlerin” iktidar ile en azından “uyumlu” çalışmak zorunda olduklarını tespit edelim.

Örneğin, boykot listesinde yer almamasına rağmen Koç grubunun iktidarla uyumsuz olduğunu kim iddia edebilir?

Bu listeyi tüm sektörlere yayabiliriz.

Hangi inşaatçı, oto üreticisi, demirci, plastikçi, ayakkabıcı, tekstilci “iktidara rağmen” ticari faaliyetlerini sürdürebilir?

O halde, şirketlerden bazılarını ayırarak onları “iktidar yandaşı” olarak yaftalamanın gerçekçi olamayacağını tespit ediyoruz.

CHP liderinin bu girişiminin temelsizliğini, dayanaksızlığını, gerçeklerden uzaklığını ve analitik bir yaklaşıma sahip olmadığını sosyalist aydınlar görmeyecekse, kim görecekti?

Bir adım daha gidelim:

Şirketlerin “iktidara karşı performansları” ayraç ise, acaba CHP ile yanaşık/destekçi şirketlerin son 20 yılda ne kadar büyüdüklerine de bakmak gerekmez mi?

Sosyalist aydınlar bunu da düşünemediler!

KUYRUKÇULUĞA İNDİRGENEN SOSYALİSTLİK

CHP’nin yarını belli olmayan liderinin büyük ihtimalle, parti içi rekabette kullanılmak üzere sosyal atmosferi gererek, kendisini liderlik koltuğuna “yapıştırma” girişimine teslim oldular.

Ancak, CHP liderinin bu girişiminin “artcıl etkilerini” de hesaba katmak gerekiyor.

Ülkemiz, uzun süredir çevresinde barbarlaşan bir iklimin saldırısı altındadır.

Toplumsal kamplaşmalar silahlı çetelerin elinde ülkelerin istikrarsızlaştırılması ve tedricen VE “de facto” parçalanmasına yol açıyor.

Dolayısıyla, toplumsal birliği korumak çevremizdeki ülkelerle birlikte Türkiye’nin de en önemli sorunudur.

Her ne kadar, bazı sosyalist partiler teorik olarak bu tespiti yapsalar da, eylemsel düzlemde bu süreci engelleyecek politikalar üretemiyorlar.

İşte, tam bu noktada, CHP liderinin boykotla “iktidar yanlısı şirketleri” hedef göstermesinin, kendi içinde tutarsızlığı ve temelsizliği bir yana, sadece iç çatışmaya zemin hazırlayacağını ve kamplaşmanın derinleşmesine hizmet edeceğini anlamak gerekiyor.

Sosyalistler sınıflar arası bir kamplaşma dışında, toplumu iç savaşa götürebilecek potansiyel taşıyan, sınıfsal ve ekonomik talepleri bastırıp indirgeyen bir kamplaşmanın tarafı mı olurlar, yoksa karşı mı çıkarlar?

Acaba, CHP liderinin boykot çağrısını destekleyen tek bir sosyalist aydın/sözde lider kendisine bu soruyu sordu mu?

CHP liderinin tüketim alışkanlıklarını feodal bir çatışma ikliminde istismar etmeye kalkışması sonu, ucu nereye varacağı belli olmayan tehlikeli girişimlerdir.

Bu girişimi CHP liderine kimin “fısıldadığını” bilemeyiz. Ancak, burada arka planda dikkat verilmesi gereken bir konu da, “yeni ortaçağ” dediğimiz, barbarlaşmanın yayılmasına hizmet edecek bir girişimin başlatıcısı olarak cumhuriyeti kuran partinin seçilmiş olmasıdır.

Tüm olguları bir araya getirdiğimize, boykot çağrısının sıradan bir eylem olmadığını ve bir “üst akıl” tarafından en hafif deyimle teşvik edilmiş olabileceğini hesaba katmak gerekiyor.

Ne yazık ki, ömürlerini ve varlık gerekçelerini onlarca yıldır emperyalizmle mücadeleye bağlayan sosyalistlerin geldiği hazin nokta, yarını bile olmayan bir CHP liderinin, hangi saikle ortaya attığı da belirsiz kimi şirketleri boykot ederek, toplumsal ayrışmayı körüklemek pahasına kendisine rant devşirmek girişiminin figüranları olmaktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.