İstanbul
25 Nisan, 2025, Cuma
  • DOLAR
    38.32
  • EURO
    43.77
  • ALTIN
    4105.0
  • BIST
    9.358
  • BTC
    92349.288$

Dr. İhsan Ünlü, Cemevleri ile ilgili önerilerini sıraladı

Dr. İhsan Ünlü, Cemevleri ile ilgili önerilerini sıraladı
8-9 Nisan 2025 tarihlerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ile “Cemevleri: Dünü, Bugünü, Yarını Sempozyumu” başlıklı bir sempozyum düzenlendi. Sempozyuma konuşmacı olarak katılan Diyanet İşleri Başkan Müşaviri Dr. İhsan Ünlü, Cemevleri ile ilgili önerilerini dile getirdi.

8-9 Nisan 2025 tarihlerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ile  “Cemevleri: Dünü, Bugünü, Yarını Sempozyumu” başlıklı bir sempozyum düzenlendi. Sempozyuma konuşmacı olarak katılan Diyanet İşleri Başkan Müşaviri Dr. İhsan Ünlü, Cemevleri ile ilgili önerilerini dile getirdi. 
Diyanet İşleri Başkan Müşaviri Dr. İhsan Ünlü'nün konuşması şöyle:

“Cemevleri ve İnanç Önderleri” başlığı geniş bir yelpazeyi barındırmaktadır. Burada süremiz kısıtlı olduğu için ben konuyu daha çok günümüz Cemevlerinin ve İnanç Önderlerinin değişimi-dönüşümü açısından ele alacağım. Özellikle bilgi ve teknolojinin hızla ilerlediği dijital çağı dikkate alan “İnanç Önderi” profiline projeksiyon tutmaya çalışacağım.

Kentleşmeyle birlikte Alevilik-Bektaşiliğin değişime-dönüşüme uğradığı ve bazı değerlerin akamete uğradığını hep birlikte gözlemliyoruz. Bu mecrada tartışılan en önemli konulardan biri de “Dedelik Kurumu” ve İnanç Önderi konumunda olan Dedelerin karizmatik liderliğidir. Sahadan edindiğimiz izlenimlere göre, eskiye nazaran zayıflamakla birlikte taliplerin Dedelere karşı saygı ve sevgisi sürmektedir. Özelikle kırsal bölgelerde Dedelerin ziyaretine büyük önem verilir. Bazı talipler, Dedelerin evlerine uğramamasını bereketsizlik olarak kabul ederler. Dedelere en değerli eşyalarını vermekten çekinmezler. Bu vesileyle maddi ve manevi her türlü iyiliğe ve dualarının kabulüne inanırlar. Onların nazarında Dede, yeri geldiğinde müşfik bir baba, yeri geldiğinde hastalıklara ve sıkıntılara deva arayan bir hekim, sosyal meselelerde hakem ve dini konularda rehber ve yol gösterici bir mürşittir. (Ünlü, age, 30)

Kentleşmeyle birlikte talip profilinin çok değiştiği ve dağıldığı şehirlerde Dedelerden beklenti ve talepler de artmıştır. Tahsil seviyesi bir hayli yüksek olan taliplere karşın genel itibariyle yaş ortalaması yüksek, tahsil seviyesi düşük olan Dedelerin bilgisi ve taliplerine mesajını ulaştırması sorgulanır hale gelmiştir. Dedelerin saygınlıklarını koruması ve yeni nesil taliplerine söz geçirebilmeleri için yapmaları gereken şeyler vardır. Bu noktada, Dedelerin çağın gereksinimlerine uygun olarak hızla değişime ve dönüşüme ayak uydurması ve kendilerini yetiştirmelerikaçınılmazdır. Kırsal bölgelerdeki şartlara uygun olarak oluşturulan bazı uygulamalar, kent koşullarında yaşayan taliplerin şartları dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmeli, “düşkünlük” gibi ağır müeyyidesi olan alanlarda içtihada gidilmelidir.

Genç nesillerinbilimsel yöntemlerle ve teknolojinin son versiyonlarıylahayatı sorguladığıbir dönemde, İnanç Önderlerinin de kendilerini yenilemesi, bilgilerini ve görgülerini artırması elzemdir. Kadim bilgiler önemli olmakla birlikte, sadece onlarla yetinmek doğru olmaz. Bilginin günümüz şartlarına ve zamanın ihtiyaçlarına göre gözden geçirilmesi ve özellikle İlahiyat ve Felsefe alanında revize edilmesi gerekir. Gelenekten gelen yazılı ve sözlü bilgiler akıl süzgecinden geçirilerek gençlerin anlayacağı formata dönüştürülmeli ve çağın diline uygun olarak sunulmalıdır.

Dursun Gümüşoğlu Halifebaba’nın deyimiyle; “Gelenekten kopmadan, onları değersiz, önemsiz saymadan, fakat aynı zamanda da erkânları putlaştırmadan, merkezden uzaklaşmayan, eski deyimle bidat haline getirmeden yeni yorumlarla çağdaş, kabul edilebilir bir formata kavuşturmak gerekir. Bektaşî babalarının da kendilerini gözden geçirip bu yolun yüce kişilerinin en zor şartlarda neler yaptığını, ne kadar önemli eserler ürettiğini, Arapçaya, Farsçaya, Edebiyata, tarihe, âyet ve hadislere ne derece vâkıf olduklarını göz ardı etmeden kendi konumunu değerlendirmeleri ve eksiklerini tamamlamaları gerekir.” (Dursun Gümüşoğlu, Geçmişten Günümüze Bektaşilik, https://www.dursungumusoglu.com.tr/gecmisten-gunumuze-bektasilik/)

Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği, “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” fehvasınca İnanç Önderlerinin geleneksel bilgilerinin yanında bilimsel yöntem ve bilgileri de içine alacak şekilde eğitime tabi tutulmaları zarureti ortadadır. Kanaatimizce bunun adresi de Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığıdır. Bu kurum marifetiyle açılacak olan Alevi-Bektaşi İnanç Önderleri Akademisi çatısı altında gönüllü olan İnanç Önderleri buralarda eğitime tabi tutularak sertifika verilebilir. Burada eğitimini tamamlayan Dedelere Cemevlerinde görev verilmeli, onlar da bölgelerindeki Dedeleri ve taliplerini yetiştirmelidir.

Cehalet ve çaresizlik asla kader değildir. Yüce Kitabımız Kur’an’a göre, “Allah Teâlâ her insanın kaderini kendi çabasına bağlamıştır.” (İsra-13) Ve yine “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm-39) Bu yolda sabırla ve planlı bir çabayla sonuç almak mümkündür. Yeter ki iyi niyetle bir araya gelip ortak kararlar alınsın. Bu tür çabalar aklıselim düşünen İnanç Önderleri ve Kanaat Önderlerinin yanı sıra bu durumdan yakınan canların da elini güçlendirecek, umutlarını artıracaktır.
 

Alevi canlarımızın ve yavrularımızın ateizme veya farklı ideolojilere kaymaları, sadece ve sadece bu durumdan nemalanan karanlık mihraklara hizmet eder. Gençlerimizin gözümüzün önünde farklı yerlere kayıp gitmeleri ve hızla değerler erozyonuna kaymaları çok düşündürücüdür. Yine büyük heveslerle ve bütçelerle inşa edilen ve sayıları her geçen gün artan Cemevlerinin işlevsizliği ve gençleri çekememesi de üzerinde durulması gereken konulardandır. Nesimi’nin;

“Ey NesîmîcânNesîmî bil ki Hak aynındadır

Cümle mahlûkun vebâliulemâ boynundadır”

Dizesinde ifadesini bulan bu noktada başta İnanç Önderleri olmak üzere her birimizin sorumluluğu vardır. (Pir kâmil olmalı ki talibi pişirebilsin, talibi yola getirebilsin… Buyruk, 28)

İlmin kapısı olan Hz. Ali’nin evlatlarına yakışan ilim ve irfan yolundan gitmektir. Ehl-i Beyt’e bende olduğunu iddia edenler, onların çizgisinden gitmeli, ilimde ve hikmette doyumsuz okyanuslara dalmalıdır. Kentleşmeyle birlikte haklı olarak maişet derdine düşen Dedelerimize bir yol bulup ilim meclislerinin yanında taliplerine de yol gösterecek kapılar aralanmalıdır. Bunun için gerekirse gönüllü Dedelerimiz hizmet bedeli mukabilinde görevlendirilmelidir. Özellikle genç ve meraklı Dedelerimiz hızla yetiştirilmeli, ilim-irfan yolunda önlerinde engel bırakılmamalıdır. Bu canlarımıza yurt içinde ve yurt dışında tahsil yaptırılarak yabacı dilleri de öğrenmeleri sağlanmalıdır.

Dini ve beşeri ilimleri (Edebiyat, Sosyoloji, Psikoloji, Antropoloji vb.) almış, iletişim kanalları açık, dil bilen, entelektüel düzeyi yüksek, düşünce ve duygu dünyası gelişmiş İnanç Önderleriyle çok daha hızlı mesafeler alınacaktır. Bunun sağlanabilmesi için de Cemevlerinin yeniden dizaynına ihtiyaç vardır. Cemevlerimiz sadece cenazelerin kaldırıldığı ve belirli zamanlarda cem törenlerinin yapıldığı mekânlardan ziyade çeşitli kursların ve etkinliklerin yapıldığı, konferans ve sempozyumlarla halkın yetiştirildiği, yaygın eğitimlerin yapıldığı ilim-irfan merkezleri olmalıdır. Fikri hür, vicdanı hür Dedelerimizi yetiştirmek boynumuzun borcudur. Bu formatta yetiştirilen Dedelerimiz, Cemevlerinde yönetimlerle karşı karşıya getirilmemelidir. Dedeler, inanç ve ibadet alanında söz sahibi merciler olmalı, yönetimsel ve finansal işlere bulaştırılmamalıdır.

Teolojik ve pedagojik formasyonu almış, Kur’an ve Hadis kültürüne vâkıf Dedelerimiz bu konuda eğitime ihtiyacı olan canlara hizmet noktasında birinci dereceden sorumlu kişilerdir. Onların yanında Cemevi hocalarının da bu noktada vebali ve sorumluğu vardır. Hocalarımızın da bu alanda eğitimlerini tamamlayıp canlarımızın yetiştirilmesi ve kafalarındaki sorulara cevap verebilmeleri hayati önem taşımaktadır. “İlim Müslümanın yitik malıdır, nerede bulursa alsın”mantelitesinden hareketle, gerekirse YÖK’le protokol yapılarak başta İlahiyat Fakülteleri olmak üzere değişik fakülteler ve enstitülerle işbirliği yapmak suretiyle buradaki akademisyenlerden destek alınabilir.

Kentleşmeyle birlikte bugün en büyük sorunlardan biri de Dede-Talip ilişkilerinin kopuk olmasıdır. Kadim zamanlarda her yıl görgüden geçen, sorgu-suali yapılan uygulamalargittikçe zayıflamaktadır. Yeni nesiller, Dede’den, Yol’dan, sorgudan,görgüden uzak, musahiplik ve kirveliğe yaklaşmayan bir yalnızlığın içine düşmektedir.  Yine Alevi canların çocukları Sünni canların çocuklarıyla evlenmekte olup bu da zaman zaman farklı sorunlara yol açmaktadır. Bu tür uygulamaların faydalı yönleri olmakla beraber ailevi açıdan farklı sıkıntıları da beraberinde getirdiği görülmektedir. Bu tür sıkıntıların yaşanmaması için Dedelerinyeri geldiğinde hakemlik rolü üstlenmesi gerekir. Aile dramlarının önüne geçmek için gerekirse Cemevlerinde aile okulları açılmalı, konunun uzmanları davet edilerek bu konuda gençler ve aileler eğitilmelidir. Bu yılın “Aile Yılı” olması da dikkate alınarak “Örnek Aile Ehl-i Beyt” konulu konferanslar ve paneller düzenlenebilir.

Dedelerimiz yeri geldiğinde elbette menkıbeler anlatmalı, kerametlerden söz etmelidir. Ancak en büyük kerametin istikamet olduğu anlayışından hareketle, daha çok milli ve manevi değerlere, aileyi ayakta tutan güzel hasletlere dikkat çekmelidir. Gençlerimizin örnek alacağı Hz. Ali başta olmak üzere, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin Efendilerimiz, yine bacılarımızın örnek alacağı Hz. Hatice Ana, Hz. Fatıma Ananın örnek hayatları anlatılmalıdır. Onların İslam için, insanlık için verdiği mücadeleleri ve fedakârlıkları sunulmalıdır. Akabinde On iki İmamların hayat hikâyeleri, Anadolu’ya gelişleri ve birliğe-dirliğe katkıları aktarılmalıdır. Hacı Bektaş-ı Veli başta olmak üzere Anadolu Alp-Erenlerinin ve Rum Abdallarının serüvenlerinden bahsedilmelidir. Cumhuriyetin kuruluşunda Alevi-Bektaşilerin katkıları, Kurtuluş Mücadelesinde AlevisiyleSünnisiyle hep birlikte mücadele verip Cumhuriyeti birlikte kurduğumuz hatırlatılmalıdır. Bugüne gelince, yine bu Cumhuriyeti birlikte yaşatma azmi ve anlayışına vurgu yaparak bizi bölmeye çalışanlara karşı birlik-beraberlik mesajları verilmelidir.

Toplum olarak en büyük sıkıntımız cehalet ve önyargılarımızdır. Yine maalesef din-siyaset arasındaki dengeyi koruyamamak da büyük hatalardandır. “Kişi bilmediğinin düşmanıdır” der Hz. Ali. Tanımadan önce tanımlamak, bilgi sahibi olmadan hüküm sahibi olmak gibi vahim hatalara düşmemek için birbirimizin değerlerini bilmek ve saygı duymak zorundayız. Bu noktada Dedelere düşen görev ve sorumluluklar vardır. Siyaseti Cemevlerine sokturmadan(tabi bu her iki taraf için de geçerli) ilim-irfan yolu üzere,kardeşliğe vurgu yapan, ortak yönlere temas eden temalar öne çıkarılmalıdır. (Örneğin, “Cami de bizim Cemevi de bizim”;“Ramazan da bizim Muharrem de bizim”)Bu değerlerin birbirinin zıddı ve alternatifi olmadığı, aksine birbirini tamamladığı fikri işlenebilir. Bu meyanda, Kerbela faciasının ortak kederimiz, Ehl-i Beyt’in ortak sevgimiz ve çizgimiz olduğu hatırlatılabilir. Kerbela’dan dersler çıkarıp bugünün dünyasında yeni Kerbela’lar yaşanmaması için hepimizin üzerine düşen görev ve sorumluluklar üzerinde durulmalıdır.

Ezcümle; 21. Yüzyılın Dedesi, dini ilimlere vukufiyetinin yanında bilim ve teknolojiyi de yakından takip eden, çağın gereksinimlerine göre taliplerine yön verebilen, çok okuyan, çok araştırıp düşünen ve üreten bir profile sahip olmalıdır. Dünyanın farklı coğrafyalarına dağılmış durumda olan taliplerine yetişemeyen Dedeler, teknolojiyi iyi bilmeli ve kullanmalıdır. Farklı coğrafyalara gidemese de dijitalal platformlarve gruplar oluşturarak interaktif yollarla taliplerinden haberdar olmalıdır.Bu kanallar üzerinden zaman zaman onlarla toplantılar düzenlemeli, programlar yapmalıdır. Cem törenleri herkese açık ve şeffaf olmalı, Sünni canların da kafalarındaki soru işaretleri giderilmelidir. İnanç Önderleri, sosyal medya ağlarını ve mecralarını da iyi kullanmalı, yeri geldiğinde kısa videolarla olumlu mesajlar vermek suretiyle toplumu aydınlatmalıdır. Kentleşmeyle birlikte Cemevlerinde farklı ocaklardan taliplerle muhatap olan Dedeler, “Er’i Er’den, Pir’i Pir’den seçen kördür” kavlince engin bir hoşgörüye sahip olmalı, herkese kucak açmalıdır. Cemevleri, ancak bu irfan sahibi İnanç Önderleri sayesinde Yol-Erkânın yürütüldüğü mekânlar olmanın yanında, toplumsal ihtiyaçların karşılandığı, ailevi ve hukuki sorunların adil bir şekilde çözüldüğü, canların eğitildiği, İkrar ve Rıza Toplumuna dayalı mekânlar olacaktır.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.